7 Kasım 2015 Cumartesi

M. Kemal Yılmaz - Arzu Kök

M. Kemal Yılmaz

“Ölüp de ne olacak sanki…
Marifet mi seninki
Babamda yaptı o işi
………………….
Nereden aklına esti bu iş?
Ne vardı ölecek,
İyi kötü yaşayıp dururken…”

M. Kemal Yılmaz, ‘Marifet’ şiirinde Celal Vardar’ın ardından yazdığı bir şiirde böyle diyordu gidenin arkasından. Şimdi bizde kendi şiirinden birkaç dizeyle aynı şeyi söylüyoruz ardından. 10 Mart 2013 günü kaybettik onu. O bir öğretmen, o bir siyasetçi, o bir şair, yazar, o bir… Yaptıklarını anlatmaya, meziyetlerini saymaya yetmez belki de sayfalar. O nedenle anlatmayacağım yaşam serüvenini. Yetineceğim sadece yazma serüvenini anlatmaya gücüm yettiğince.
 Yazmaya başlama sürecini şöyle anlatır; “ Umurlu’lu Türkçe öğretmeni ve öykü yazarı Mahmut Özay dayımdır benim. O aldı beni kanadının altına. Ortaokulun birinci ve ikinci sınıflarını Siirt Ortaokulu’nda onun yanında okudum. Şiir zevkini o verdi bana. O zamanlar, Türkçe öğretmenleri güzel şiirleri öğrencilerine ezberletirdi. Her öğrencinin sevdiği şiirlerini yazdığı, güzel kağıtlı, kaplı, kilitli bir şiir defteri olurdu. İlk şiir denememe 1934 yılında Siirt’te başladım. Okulda şapoğrafla baskı yaptığımız tek gazetemizde yayınlandı o yıllar. 1940’lı yıllarda Aydın’da yayınlanan Kültür Dergisinde yayınlandı şiirlerim.” 

Daha sonra şiirlerini farklı yerlere gönderme konusunda güven gelir kendisine ve Ankara Halkevi dergisi Ülkü’ye gönderir şiirlerini. O yıllarda dergiyi çıkaran Ahmet Kutsi Tecer destek verir kendisine ve devam eder şiir yazmaya. “Yayınlanan iki şiirim için tanesi 5 liradan 10 lira yazı hakkı ödendi bana. Şiir para ediyordu o zamanlar.” diyordu. Daha sonraları şiirin maddi anlamda değerini yitirdiğini de gördü ama vazgeçmedi yazmaktan. Şiir bir tutkuydu onun için. “Şiir vefalı dosttur. İnsanı yalnız bırakmaz. Şiir, tattır, güzel kokudur, çiçektir. “ der arkasından eklerdi; “ Çiçekler solar, şiir solmaz, dipdiri kalır, kitaplarda, gönüllerde yaşar. Baldan daha tatlıdır o. Gel deyince koşar gelir, git deyince büküp boynunu çekip gider. Su istemez, ekmek istemez, emre hazır, bekler kapınızda.”

‘Denizin Getirdiği Ölü Asker’ isimli şiir kitabının başına, Fransız şairlerden Blaise Cendrars’ın tek dizelik bir şiirini koyar; “Niçin yazıyorum? Çünkü…” Fransız şair soruyu sormuş, cevap verecekmiş gibi söze girmiş ve bırakmıştır gerisini. M. Kemal Yılmaz ise kendince veriyordu bu cevabı, “Kocamamak için yazıyorum”  diyordu. Evet 92 yaşında kaybettik ama hiç kocamadı o, beyni dipdiriydi. 

M. Kemal Yılmaz’ın şiirlerinde öne çıkan, titreşen duygu insan sevgisidir. Siz bakmayın;
“İnsanları sevecekmişim!
Ama kimi? Hangisini?
Yoksa hepsini mi?
Hadi canım sende!
Sevecek şey mi kalmadı yeryüzünde!
Kimi seveceğim kimi?
Öldüreni mi? Öleni mi?
Nasıl sevebilirim insanımı ezeni
Hazır yiyiciyi, aylak gezeni?” dediğine. Dikkatli okursanız göreceksiniz oradaki sevginin büyüklüğünü. Sevmeye değer mi diye sorarken bile insanların mutluluğu için, gelecek güzel günler için bir serzeniştir bu dizeler. “Böyle mi olmalıydı?” diye sormaktadır aslında. 

Bu toprakların bir parçası olduğunu unutmuyor asla. Kara gözlü zeytin ağaçları, dedeler, nineler, çocuklar içine öylesine işlemiş ki; tarla dikenleri çocuk ayaklarına öylesine derinden batmış ki; kömürü, tütünü, inciri öyle sinmiş ki içine; ruhunda derelerin, pınarların şırıltısı öyle bir yerleşmiş ki Notre- Dame kilisesinin kocaman çanları bile susturamamış onları.

“Tozlu yollarında çoktandır
Yalınayak yürümediğim;
Ayağıma diken battı
‘Oy anam oy’ diyemediğim,
Mısır ekmeğini buğdayla ödeyemediğim
Vatanım” demekten alıkoyamamıştır hiçbir şey onu. Vatanı her şeyidir onun. Bu toprağın insanlarının başına gelenler hemen yankısını buluverirdi şiirlerinde.

Kömür ocaklarında hayatını kaybeden bir genç ile birliktedir toprağın altında. Duyurmaya çalışır oradan bizlere sesini;

“Hem üstümde kapandı, hem yanımda
Zindan kapıları, ağır
Yer altından bir yol gider incecik düşüme yabancı ülkelere
Yürekten yüreğe nasıl olsa sızar sevgi
Hele yukarıda bahar gelsin”

Kendisi okuyamamış, ama oğlunun okumasını, adam olması için yanıp tutuşan yoksul, köylü bir babanın ağzından, içtenlik dolu bir yakarış misali;

“Sarı inek bölünmez ki dörde
El kadarcık kıraç tarla
Derman mı olur derde
Bizim oğlan okusun”

‘Yağmur Duası’ şiirinde susuzluktan kavrulan otlar, ağaçlar, hayvanlar ve Anadolu köylüleri ağzından Tanrı’ya öyle bir yakarışı vardır ki kimse kayıtsız kalamaz bu yakarışa. Ne Tanrı, ne doğa ilgisiz kalabilir bu yakarışa;

“Ağlıyor ineklerimiz
Ağlıyor bebelerimiz
Kurudu gözyaşları çayların
Kurudu okulun yolu
Ağlıyor kocamış Anadolu.
Aç sevişilmez
Boğuşulmaz aç;
Boynu bükük,
Sana ellerimizden daha yakın şu ağaç”

1999 yılında 30.000’e yakın insanımızın ölümüyle sonuçlanan Marmara Depreminin ardından kaleme aldığı ‘Ağıt’ hala dağlamaktadır yüreğimizi;

”Yeni doğmuş kimi,
Kimi yedisinde, kimi otuzunda, kırkında,
Yetmişinde olan da var.
Kiminin tutulmuş dili, kiminin kopmuş küçücük eli
Acıman yokmu senin kudurmuş canavar…
Bre sarhoş dünya, bre deli toprak…
Dökülüyor kasırgada yaprak yaprak,
Devrilmiş ulu çınar
Gövde kırık, dal kırık,
Yürek kırık, umut kırık, bacak kırık, kol kırık”

Yaşantıya yönelir M. Kemal Yılmaz’ın şiirleri yukarıda da gördüğünüz gibi. Kendisini odak noktası yaparak; bir babanın feryadını dillendirir, eğitimci olarak köy çocuklarını ele alırken ayaklarını, ellerini ısıtmak ister. Çöp tenekelerinden ekmek toplayan çocukları kendi sofrasına çağırır. Kol emekçisine üretim kaynağı olan toprak ve suyu baş tacı yapar. Kadını işlerken dizelerinde kadının eğitici, ana, sevgili yanlarını alır ele. Ülkemizde sık sık yaşanan deprem, sel ve yangınlardan yakınır. Yüreğinde büyük bir ATATÜRK sevgisi yatar. Atatürk’ün ve Türkçe’nin ödünsüz savunucusu niteliğine sahiptir. 

Ege’nin Zeybek yürekli şairi ayrıldı aramızdan. “İki günü müsavi olanın ziyanda olduğu” düşüncesine sahipti ve öyle yaşadı. Ziyan etmedi tek gününü. Dolu dolu bir yaşam ve güzel şiirler, makaleler, kitaplar bıraktı bizlere. 

“Bir sıcak,
Bir dost,
Bir ana
Sarıversin beni ölüm” diyordu bir şiirinde. Öyle de yaptı ölüm, sarıverdi onu bir ana, bir dost sıcaklığıyla. Işıklar içinde ol M. Kemal Yılmaz, ama yinede diyoruz ki;

“Ölüp de ne olacak sanki…
Marifet mi seninki”

Arzu Kök

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder